Sayfalar

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Ben Kübra,


Türkiyen‘in Afyonkarahisar şehrinde doğmuşum ve Almanya‘ya geldiğimde 7 aylıkmışım .
Ana okulu yaşım geldiğinde babam ana okuluna göndermemiş önce, nasıl olsa yakında Türkiye ye dönüş yaparız diye. 2 sene geçmiş ve babam işle güçle uğraşmaktan bu planını gerçekleştirememiş. Annemde bakmışki döndüğümüz falan yok "En iyisi şu kızı ana okuluna kayıt ettireyimde bir senesi daha boşa geçmesin demiş.
1 sene anaokuluna gittikten sonra okula başladım derken seneler geçiyordu ve ben büyüyordum.
2. sınıfta bir alman çocuğu bir gün bana şu soruyu sordu; "Sen Türk müsün?" "Evet" dedim bende. "Ya sen?" "Ben almanım tabikide" olmuştu cevabı. Yani onun alman olması çok normal bir şeymiş gibi ve benim Türk olmam anormal bir şeymiş gibi cevap vermişti. Komşularımızın çoğu Türk’tü ve sadece Türklerle oturup kalktığımız için, çevremde başka ülkelerden’de bu kadar insan olduğunu yeni yeni fark ediyordum. Biz Almanya’da yaşıyorduk. Bir Türk ailesi olarak Almanya’da yaşıyorduk. Konuşmasını öğrendiğim ev, ilk adımlarımı attığım topraklar meğer bana ait değilmiş! Nereden bilebilirdim? Ben sadece öğrenmekle, büyümekle meşguldüm.
Zaman ilerledikçe tek farkın dil farkı olmadığını anladım. Onlar Hristiyandı biz ise Müslüman. Birde arada kültür farkı vardı. Okulumuzdaki çeşitli faaliyetlerde, mesela ailelerin okula davet edildiği yemekli ortamlarda, bazen bize özel sorular yöneltilirdi; "Siz domuz eti yemiyorsunuz değimli? gibi. Önceleri şaşırırdım bu tarz sorulara "Evet yemiyoruz" demiştim. Meğer diğer çocuklar yiyormuş. Nerden bilebilirdim???

Onlar farklıydı. Dilleri farklıydı, beslenme alışkanlıkları farklıydı, gördükleri aile terbiyesi farklıydı. Ama aslında biz farklıymışız. Nerden bilebilirdim? Biz Almanya’da yaşayan bir Türk ailesiydik, bizdik farklı olan!!!

Dokuzuncu sınıfa geçtiğimde bu eğitim seneme baş örtülü olarak başlamaya karar vermiştim. Türkiye’de başörtülü olarak okula gitmek yasakmış, bilmiyordum. Bu yönden burada yaşıyor olmam bir avantajdı. Şimdi onikinci sınıfa gidiyorum. Bir gün İngilizce dersindeyiz ve öğretmenim Herr Mocker bana soruyor "NEDEN ENTEGRASYONU ZORLAŞTIRIYORSUN?" "NEDEN DIŞARIYA FARKLI OLDUĞUNU İLLAKİ GÖSTERMEK İSTİYORSUN?" DİYE. Bu soruyu duyunca şok olmuştum. Dışarıdan bakınca gerçekten öylemi görünüyordu??? Ben sadece, beni burada büyümeye mahkum etmekle birlikte, kendimi bulma serüvenimin zorlaştırılmasına rağmen, BEN olmaya çalışıyordum.
"Ben entegrasyonu zorlaştırmıyorum sadece dinimi yaşamaya çalışıyorum" Diye yanıt verdim öğretmene. O hala, “takmayadabilirsin”, “evinde tak” falan diye diretiyordu.

Ben MÜSLÜMANIM, ben TÜRKÜM!!! Sırf almanyada yaşıyorum diye alman olmaktan, Türk olmaktan vaz geçemezdimya. Burada yaşamayı ben seçmedim. Gözlerimi açtığımda kendimi burada buldum. Hani ördek yavruları ilk gördüklerini annesi zannederlerya, bende gözlerimi Almanya’da açtım ve sonradan öğrendimki, ben burada bir yabancıyım. Ben daha yabancı kim, tanıdık kim, Türk kim, alman kim, Rus kim, İtalyan kim seçemezken, onlar beni yabancı diye adlandırmışlardı bile. Durum böyle olunca bende bana verilen bu rolü üstlenmek zorunda kaldım, ve herkezin hayatında verilen rolünü zoraki oynadığı gibi, bende hayatta bana pay biçilen rolümü oynamaya başladım…

19 mayıs 2007, Almanya,
Kübra Küçük

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder